Hekimler ülkeyi terk ediyor. Her uzmanlık alanından ve her yaştan yüzlerce hekim son bir yıl içinde Türkiye’den ayrıldı. Yurtdışına kaçışın en önemli nedeni 36 saati bulan nöbetler, iş yükü, değersizleştirilen meslek, düşük ücretler ve sağlıkta artan şiddet ilk sırada yer alıyor. ‘Sağlıksız’ sağlık sisteminin iyileştirilmesi için hiçbir adım atmayan iktidar aksine söylemleriyle şiddeti de tetikliyor. Salgın en ön saflarda mücadele eden yüzlerce hekim öldü ancak Covid-19 meslek hastalığı sayılmadı. İktidarın bu politikaları nedeniyle yurtdışına giden hekim sayısı her geçen gün artıyor. Öyle ki 2012’de yalnızca 59 hekim yurtdışına gitmek için Türk Tabipleri Birliği’ne (TTB) ‘iyi hal belgesi’ başvurusunda bulunurken 2021’de bu sayı 1405 olarak kaydedildi. 2022’nin ilk ayında ise başvurular adeta hız kazandı yalnızca bir ayda 197 başvuru yapıldı.

HEKİMLİĞİN 10. YILINDA

İzmir Alsancak’ta Aile Hekimi Cem Atakan Şen de 10 yıllık meslek hayatının ardından ülkeden gitme kararı alanlardan sadece biri. Bu kararı almak kolay olmadı diyor. Şen, “4 yıl süren karar verme sürecimizin ardından 18 ay süren hazırlık sürecimiz oldu. Tek kelime Almanca bilmiyorduk, öğrendik. Şimdi nisanda gidip Almanya’da anestezi asistanı olarak çalışmaya başlayacağım” diyor.

Şiddet bizi hayatımızda bir rutin diyen Şen, “Sağlık çalışanına şiddetin olmadığı gün yok. Fiziksel şiddet ayda bir oluyor. Sözlü şiddet ise her saniye var. Sağlık çalışanlarının hedef gösterilmesi üzerine gönül rahatlığıyla hakaret etme cüretini görüyor. Cezalandırılmayan faillere bu cesaret, siz isteyeceksiniz onlar yapacak şeklinde veriliyor” ifadelerini kullanıyor.

Almanya’da nöroloji asistanlığı yapan Yalın Gürcan da yurtdışına gitmeyi tercih eden hekimlerden. Gürcan, 6 aylık zorunlu görevini tamamladıktan sonra istifasına Almanya’ya taşındığını söylüyor. 36 saatlik nöbet zulmüne dikkat çeken Gürcan, Türkiye’de hekim olmak zor asistan hekim olmak ise çok zor diyor. Ülkede hekimliğin değersizleştirildiğini söyleyen Gürcan, yaşanan şiddet olaylarına dikkat çekiyor. Yaklaşık iki yıldır Almanya’da çalıştığını anlatan Gürcan şu ifadeleri kullanıyor:

“Burada hekim olarak saygı görüyorsunuz. Yaptığınız işin hem maddi hem de manevi karşılığını alabiliyorsunuz. Çalışma koşulları da öyle. Ben fazla nöbet tutacağım deseniz de onlar izin vermiyor zaten. Nöbet denen kavram 12 saatlik çalışma süresi.”

LİYAKATSİZLİK

İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde Asistan Hekim, “Herkesin başka nedenleri var ama benim en ağır basan nedenim geleceksizlik. Ülkedeki liyakatsizlik nedeniyle akademik yönden de kendimi geliştirebileceğime inanmıyorum” diye konuştu.

Ayrıca ekonomik açıdan da tatmin olmadığını vurgulayan hekim, yoğun ve zor çalışma koşullarına rağmen yoksulluk maaşı aldıklarını belirtiyor.
Yaklaşık bir yıldır dil eğitimi aldığını söyleyen hekim, İngiltere’ye gideceğini belirtiyor. Hekim, “Orada mutlu olacağımı hissediyorum” diyor ve ekliyor: “30 yaşındayım. Burada okudum asistanlığımı da tamamlamış olacağım. Ama yorgun ve umutsuzum. Uzun nöbetler, ülke koşulları, sağlıkta şiddet, ekonomi…”

KOŞULLAR KÖTÜLEŞİYOR

İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri, Prof. Dr. Osman Küçükosmanoğlu ise hekimlerin hem ekonomik hem de sosyal açıdan koşullarından rahatsız olduğunu vurguluyor. Hekimlerin yaşadığı tükenmişliğe dikkat çeken Küçükosmanoğlu, kamudaki koşulların her geçen gün kötüleştiğini söylüyor. Zor bir tıp eğitiminin ardından öğrencilerin mezun olduktan sonra da hayal kırıklığı yaşadığını kaydeden Küçükosmanoğlu, bu nedenle de en çok yeni mezunların yurtdışına gittiğini belirtiyor.

***

TTB: Yapılması gerekenler belli

15 Aralık’tan bu yana devam eden eylemlilik süreçlerinin önemine vurgu yapan Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı, sağlık çalışanlarının artık bu politikalara dayanmadığının altını çiziyor, her geçen gün artan hekim göçüne dikkat çekiyor. Korur Fincancı, “Bu veriler, hekimlerin ülkeden vazgeçmesiyle ilgili. Çünkü hiçbir değişiklik hiçbir iyileştirme yapılmıyor. Biz meslek örgütü olarak yapılması gerekenleri ve taleplerimizi iletiyoruz. Ancak karşılık bulmuyor. Hekimlerin dayanamayacağı bir noktaya gelindi. Böyle bir ortamda çalışmak istemiyorlar” diyor. Hekimlerin hasta bana saldırır mı korkusuyla çalıştığını söyleyen Korur Fincancı, “İktidarın şiddet içeren dili toplumda da şiddeti meşrulaştırıyor. Her sorunun çözümünü şiddetle çözebileceğini düşündürüyor. Pek çok meslektaşımız bu değersizleştirilmiş olma halinden yakınıyor” ifadelerini kullanıyorlar.

izcihaberajansi.com

Bir Gün